Kim Korkar Başka Toksinden Aflatoksin Dururken!!!
Aflatoksin aspergillus flavus ve A.parasiticus tarafından sentezlenen bir grup toxindir. Dünyada yaygın toprak kalıplarda, sütte, depolanmış tahıllarda, kuş yemlerinde, ölü bitkilerde, immün sistemi baskılanmış insanlarda dahil bulunabilirler. Bir çok besin kaynağında hayatta kalabilirler.
Aflatoksin üreten mantarlar pirinç, mısır, buğday, yerfıstığı ve biber gibi birçok tarımsal ürünü etkiler. İlk kez 1960 yılında İngiltere’de hastalık nedeni olarak tanımlandı. Doğada üretilen dört ana aflatoksin vardır: B1, B2, G1 ve G2. Mantarlar sıcaklık 24-35 derecesi arası ürerler kapalı oratamda nem oranı %7 yi aşınca veya açık ortamda nem oranı % 10 u aşınca görülebilirler.
Aflatoksinler, doğal olarak bilinen en etkili toksinlerdir ayrıca karaciğer için kanserojendir. Uzun süreli düşük maruziyet özellikle karaciğer kanserine sebebiyet verir. Özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için ciddi bir sağlık sorunudur. Avrupa’da sınır değer tahıllar ve tahıl bazlı ürünler için total aflatoksin 4 ppb, kuruyuyemişler ve kuru meyveler için total aflatoksin sınır değeri 10 ppb ve aflatoksin B1 için 5 ppb dir.
Aflatoksinler yağda çözünen bileşiklerdir ve kolayca gastrointestinal sistem ve solunum yolundan kan dolaşımına emilebilirler. Vücuda girdikten sonra aflatoksinler, kan dolaşımına ulaştıkları zaman hücre zarlarından emilirler.
Vucütta farklı dokulara ve detoksifiye edilmek için karaciğere dağılır. Karaciğerde ya daha az toksik form olan aflatoksin M1 e ya da daha reaktif (saldırgan/toksik) form olan epoksit formuna dönüşür. Aflatoksin B1 sitokrom p450 sistemi ile epoksit formuna dönüşebilir.
Bu epoksit formu daha sonra proteinlere bağlanıp vucüdumuzun yapı taşlarını etkisiz hale getirirse akut aflatoksikozis tablosuna yol açar. Yok eğer DNA’ya bağlanırsa o zamanda karaciğer kanserini indükler.
Epoksit hidrolaz ve glutatyon-S-transferazın (GST) her ikisi de aktif AFB1’in hepatik detoksifikasyonunda rol oynar ancak glutatyon-s-transferaz özellikle epoksit formunun glutatyona bağlanmasını sağlarki DNA hasarını önlemede en etkili enzimlerdendir. Burdan da anlaşılacağı üzere glutatyon özellikle aflatoksinin detoksifikasyonunda kritik rol oynar.
Aflatoksin nükleik asit sentezini (DNA-RNA sentezini) inhibe eder böylece kansere sebebiyet verebilir, hücre membranına zarar verebilir, sağlam hücrelerde apoptozisi indükler. Sağlık üzerine etkileri nelerdir; kronik maruziyetinde bağışıklık sistemimizde etkin görev alan T hücrelerinin sayısını azaltır işlevini baskılar, fagositozu önler.
Bağışıklık sistemimizi baskılar, aflatoksin çocuklarımızın büyüme gelişmesine negatif etki eder. Afrika’lı çocuklarda kwashiorkor ve maramus gibi malnütrisyon sendromlarının önemli nedenlerinden biri sayılabilir. AFB1, AFB2 ve AFM gibi aflatoksin altgrupları karaciğerde, safrada, kalpte, kasta ve böbrekte bulunmuştur.
Aflatoksin sinir ve kas sistemimizde de önemli etkilere sahip olabilmektedir. nörodejeneratif hastalıklara, beyin kanserine, tremora, konvülziyonlara, hafıza kaybına kas koordinasyon kaybına, yol açabilir. Ciddi hayati tehlike ile ilişkili reye sendromuna yol açabilir. Reye sendromu ensefalopati, karaciğer yağlanması, kusma, bulantı , ateş, nöbet gibi birçok klinik bulgunun bulunduğu hayatı ciddi tehdit eden bir sendromdur.
Glioma, meningioma gibi bir çok nörojenik tümöre sebebiyet verebilir. Gastrointestinal sistemde kolon kanseri, karaciğer kanseri, ishal, kusma, bağırsak kanaması, karaciğer nekrozuna sebebiyet verir. pankreas içinde toksiktir. Solunum sistemi üzerine toksisitesi özellikle inhale edildikten sonra üst solunum yolları ve akciğerde kansere sebep olur.
Akciğerde iyi huylu tümörler olan adenomların da sebepleri arasında gösterilir. Kardiyovasküler sistem üzerine de ciddi etkileri vardır kanamaya neden olabilir, damar frajilitesini (kırılganlığını) arttırabilir.
AFB1 böbrek tümörlerine sebep olur. Endokrin sistem üzerinde kan testosteron ve LH hormonu üzerinde düşüşe sebebiyet verir. Overlerde adenom, granulosa hücreli tümör neredeyse tüm endokrin sistemde kanser gelişimine sebebiyet verebilir. Bunun dışında üreme sistemi üzerinde düşük doğum ağırlığına sebebiyet verir sperm sayısını düşürür.
Aflatoksini önlemek adına hasat öncesi, hasat sırası ve de hasattan sonra depolama için birçok yöntem bulunmaktadır. Hasat öncesi özellikle iyi tarım uygulamaları ile yetiştirilen ürünlerde daha az aflatoksin görülmüştür. Bunun dışında hasat öncesi toprağı kireçleme ve kimyasal gübre yerine çiftlik gübresi kullanıldığında aflatoksin seviyeleri düşük görülmüştür.
Kimyasal ajanlar bunlardan biridir. % 3 hidrojen peroksit,% 75 metanol,% 5 dimetilamin hidroklorür veya% 3 perklorik asit ile ayrı muameleler kullanılarak aflatoksin seviyelerinin 20 ppb’nin altına düşürülebileceği gösterildi. Ancak bu yöntem tahılların protein ve lipid kompozisyonunda düşüşlere neden oldu. Diğer yöntemler arasında karbondioksit + potasyum sorbat kullanımı ve kükürt oksit kullanımı yer almaktadır.
Bu yöntemlerle tabi birçok kimyasala da maruz kalmaktayız. Depolama yöntemlerinden biri de ultrahemetik hava geçirmez konteynırlar. Yeterince hava sızdırmaz hale geldiğinde, küf oluşumunu ve dolayısıyla aflatoksin ekspresyonunu büyük ölçüde engellediği gösterilmiştir. Özellikle hasat sonrası kontamine olan tohum çıkarılmalı, yüksek riskli tohumların, örneğin zarar görmüş, olgunlaşmamış veya renk solmuş olanlar erken uzaklaştırılmalı.
Tohumlarda elektronik renk sınıflandırma işlemi yapılabilir. Temiz, kuru, böcek ve kemirgen içermeyen depolama koşulları aflatoksin büyümesini önlemek için kritik öneme sahiptir. Jüt (hasır keten ) çuvallarda depolama, güneşte kurutma konusunda eğitim, kurutma için ahşap paletlerin kullanılması aflatoksin üremesini azaltmıştır.
Tahılların işlemden önce (kaynatma, yıkama, kavurma) yıkama ve temizlenmesi kısmen aflatoksin miktarını azaltmıştır. Kavurma işlemi bir çalışmada aflatoksin B1 seviyesini %85 lere kadar azaltmıştır. Bunların dışında ıslak veya kuru öğütme, konserve, kızartma ve pişirme gibi yöntemlerle aflatoksin miktarı azaltılabilse de gene de istenilen düzeye ulaşılamıyabilinir. Mısırın püre haline getirilmesi aflatoksin miktarını %23 kadar düşürmüştür. Kabuklu yemişler kabuklu olarak tüketilmelidir.
Örneğin ceviz, badem fındık, nemli ortamda saklanmamalıdır. Kuru meyvelerin iyice kurutulduğundan emin olunmalıdır. Olabildiğince soğuk ve kuru ortamlarda saklayın. Depoyu iyi havalandırın, naylon poşetler kullanılacaksa havalandırma için delikler açın, nemi önlemek için çuvalları ahşap tahtanın üstüne istifleyin. Haşere ve kemirgenlere maruz kalmadığından emin olun.
Nar kabuğu ve karanfil tozu tavuk yemlerinde aflatoksin B1 miktarını azaltmıştır, karanfil ve tarçın (sinamaldehit ve eugenol) esansiyel yağı da aflatoksin üretimini inhibe etmiştir. Rezene esansiyel yağı da aflatoksin üretimini azaltmıştır. Şitake mantarı izolatıları da her iki aspergillus türevi üzerine inhibitör etkisi görülmüştür.
Zencefilin içerisindeki zingerone antiaflatoxijeniktir. Saccharomyces cerevecia yemlerin üzerindeki aflatoksin üremesini inhibe etmiştir. Esansiyel yağlarla yapılan bir çalışma da kekik (tyhme), nane, kişniş, fesleğen, biberiye ve dere otu uçucu yağları karşılaştırılmış aflatoxine karşı en güçlü etki dere otu (dill=İngilizce) esansiyel yağında bulunmuştur. Bunların dışında Neem yağı (tespih ağacı), sarmsak, soğan ve limon otunun da belirli konsantrasyonlarda aflatoksin üreten aspergillus türlerine karşı etkili olduğu belirtilmiştir.
Fermentasyon sürecinde de aflatoksin miktarları azalır. Özellikle laktik asit bakterilerinin ortamdan aflatoxin türevi toksinleri %80 e kadar azaltabileceği gösterilmiştir. (Lactobacillus rhamnosus, L. acidophilus, L. gasseri ve L. Casei). Laktik asit bakterileri türe özgü olarak aflatoksin bağlama yetenekleri vardır.
Özetlemek gerekirse; aflatoksin sağlık açısından ciddi bir problem olmakla birlikte münkün olduğunca vücudumuza girmesini engellemeliyiz bilinçli tüketici olmak zorundayız. Aflatoksin içerebilecek ürünlerin hasat koşullarından, depolama koşullarına kadar gözlemcisi ve takipçisi olmalıyız. Son ürünün aflatoksin seviyelerini üreticiden güvenilir laboratuvardan alınmış şekliyle istemeliyiz.
Eğer o ürünün aflatoksin içeriğinden şüpheleniyorsak mümkün olduğunca tüketmemeliyiz tüketeceksek mesela süt için fermente edebiliriz ve kefir şeklinde tüketebiliriz. Kendimiz saklıyacaksak eğer uygun saklama koşullarını sağlamalıyız ve karaciğer detoksifikasyon sistemimizi olabildiğince sağlam tutmalıyız. Kısacası glutatyon depolarımızı devamlı korumalıyız.
Kim korkar başka toksinden aflatoksin dururken…
http://www.fao.org/fileadmin/user_upload/wa_workshop/ECAfrica-caadp/4._Aflatoxin_USAID.pdf
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3989759/
http://innovationinfo.org/articles/JAMBR/JAMBR-106.pdf
http://www.icrisat.org/wp-content/uploads/2017/02/Aflatoxin_mannual.pdf
https://cdn.intechopen.com/pdfs/54905.pdf
https://thepab.org/files/2012/Jun-2012/PAB1(1)8-13,june2012.pdf